Kuşkusuz bu yıl birçok şey ile beraberinde geldi. Farklı türlerdeki müzikal doyumların ötesinde, dünyanın esir kılındığı çaresizlik süreci de buna dahildi. Öfke, hüzün, eşitsizlik ve gücünü başka şekilde kullanmalar arasında bir kavganın sığınılacak zahmetsiz kapısı olan müzik, üzerine binen bu ağır yükle savaşmaya devam ederken başarılı örnekleriyle uyuşukluğu atağa çevirdi bir yandan. Senenin ilk yarısında karşımıza çıkan ve bizi kendimizle kalmadan önce kendimize kapatan albümlerle birlikte ikinci yarı kısmi bir düşüşün simgesi halini aldı. Belki hayat bazıları için normale döndü ama en azından, benim gibi normalsizlere güzel bir albümle geldim. Son yıllarda Black Metal sahnesinde adından sıkça bahsettiren Polonya, Above Aurora grubunun haziran ayında çıkardığı ikinci Stüdyo albümleri The Shrine of Deterioration ile bayrağın dalgalanışını sağlamaya devam ediyor.
Herkesin müzikte de ortak dili konuştuğu şu günlerde festival programlarında adı altlarda kalan gruplara sardım. Açıkçası bir tür müzikal bir kumar oynuyorum bu dönemde ve bundan keyif alıyorum. Böyle bir zamanda rastgele karşılaştığım Above Aurora (herhangi bir vasfa sahip olmadan) bu deneyim listemin en üstünde kendine yer buldu ve bingo! Dinlemeye başlar başlamaz kendimi şanslı hissetmem de bir oldu. Uzun giriş cümlesiyle aslında grubu yeni keşfettiğimi de ele verdim. Aslında aklımda yazılacak onlarca albüm dolaşırken bu albümün zihnimde oluşan net görüntüsü yazıda da zirveye konmasıyla sonuçlandı. Net görüntü diyorum çünkü Polish Black Metal’den bahsedince ilk akla gelen Mgła ve Behemoth’un kendilerine has tarzının son zamanlarda karşımıza çıkan birçok gruba sirayet ettiği gerçeğiyle bu grupta hem karşılaştım hem de karşılaşmadım. Bu kısmı detaylıca açıklayacağım.
Albüm bir defa döndü. İkinci defa tur attığında bir şeyler çağrıştı. Üç ve dört derken Polonya ile birlikte şaha kalkan İzlanda girdi araya. Böylelikle bu albümün bendeki hissi de tam olarak yerini bulmuş oldu. Memleketlisi Mgla gibi belli ses aralığında kalıp, insanı yormayan havasıyla birlikte İzlanda Black Metal’indeki düzensizlik Above Aurora’nın The Shrine of Deterioration albümünde harmanlanmış gibi geldi bana. Grubun şu anda İzlanda’da yaşıyor olmasının etkisi de denebilir. Lead gitarlar üzerinde yükselen atmosferik hava ve kulağı dolduran, sert ve gitarlara uyumlu ritmik baterilerle ne kadar özgün olduğu tartışılsa da bana şahsen benzer türde örnek yapan grupların sıradanlığından bir nebze olsun uzak geldi. Ya da bu sene Black Metal anlamında henüz yeterince doymadık.
6 şarkı ve toplamda yarım saatten biraz daha uzun süren bu albüm, dinleyicisini ilk dinleyişte çeker mi bilmem ama benim bu düzensizliğe karşı ilgisiz kalamadığım gerçeği sene sonuna doğru hala aklımda beliriyor. Gruba sonradan dahil olan D.’nin varlığı durumu biraz daha atmosferik kılmış. Hatta bu düzensizlik zihnimde İzlandik Black Metal grubu Zhrine’i çağrıştırmadı desem büyük yalan söylemiş olurum. Albümün 3. Şarkısı Barren Lore’a baktığımızda bunu görmek zor değil. Çaresizliğin kaotik yönü bu şarkının gitar rifflerinde ve zaman zaman kendini hissettiren akustik gitarlarının arasında davulla ezilip, çıkarılıyor sanki. Şarkıyı dinlerken kendimi her an bir yerden bilinmedik bir notayla vurulacağımı düşünerek geçiriyorum bu yüzden.
Bir şeyleri anlatmak isteyen ama dilsiz bir bedenin gölgesinde varolmuş Above Aurora, üçlü gitarları, karanlık vokalleri, hatta zaman zaman Post-Rock’ı anımsatan müziğiyle ve anlaşılması güç şarkı sözleriyle kulakları doyuran tutuk bir izlenim yaratıyor. O ne imgedir arkadaş?! Kozmik evren canımızı alsa da kurtulsak. Ve evet kara delikler güvenli bölgeler günümüzde (Celestial Monarch).
Her enstrümanın çok güçlü olduğu ve birbiriyle uyumlarının kulakları tırmalamadığı The Shrine of Deterioration, senenin en iyi işlerinden biri midir tartışılır. Zaten herkes her şeyi tartışıyor. Bu kavganın ötesinde, kendi yalnız kavgasıyla bu albüm benim için tartışılmazlardan biri. Aynı yıl içerisinde dünü unuttuğumuz bugünlerde zihnimde başından beri varlığını sürdüren, bu yalın yılın varlığı en hissedilir içeriklerinden biri. O ya da bu listeye bakmayalım. Bazen duygu sadece duygudur. Ve duygu kötü bir şey değildir. Müzik Black Metal de olsa.
Not: Yazıya Haziran ayında başladım ve Aralık’ta sonlandırdım. Tembellik değil sindirmek. Teşekkürler, iyi dinlemeler.