Kış bu diyarlardan yavaşça çekilmeye başlamış, güneş de yüzünü hedef alır gibi gözlere doğrultmuşken soğuğun karanlık perdesini Agalloch – The Mantle ile birlikte indirelim.
Bugünden 20 yıl önceye gittiğimizde ilk albümleri Pale Folklore ile bizleri karşılayan Black/Doom Metal grubu Agalloch, 2002 yılında daha derin, buhranlı şarkı sözleriyle dolu, sanki en kıymetli özütlerden elde edilmiş bir albüm ile insan içinin değirmenini harekete geçirdi. The Mantle ile.
Yalnızlık, ölüm, kaygı gibi konuların doğanın evinde hatta ve hatta Oregon, Portland’da bir meşe ağacının kovuğunda ele alındığını söylemek çok da yanlış sayılmaz. Nitekim grubun kurucularından vokal John Haughm’un zaman zaman sanki bir kış fırtınasını hatırlatan şekilde agresif, zaman zamansa tek bir yaprağın dalgalandırmaktan kaçındığı durgun suyu anımsatan fısıltılı vokalleri bunu destekler nitelikte. Aynı şekilde The End Records’dan çıkardıkları albümün kapağındaki kızıl geyik de aynı hisse diğerleri gibi ortak olmakta.
The Mantle, yaklaşık iki buçuk dakika uzunluğunda olan ve bir sene sonra aynı şarkıyı grubun Tomorrow Will Never Come EP’sinde The Death of Man adıyla tekrardan görecek olduğumuz A Celebration For The Death Of Man‘in hafif tınısı ile başlıyor. Bu kadar hafif bir geçiş albümün en uzun ve sözleri, müziği, vokalleriyle grubun en başarılı ve sarsıcı şarkılarından biri olan In The Shadow Of Our Pale Companion için güzel bir zemin hazırlıyor. En ince bıçak daha fazla can acıtır misali bu şarkının da incelen notaları arasında gezinmek bir tür beyin hasarı yaratmakta. İnsanın tanrıyı ararken kendisini tanıdığı şarkının sözleri grubun gitaristi Don Anderson tarafından kaleme alınıp John’un dudaklarından fısıltılı şekilde dökülürken, hiçbir şeyin tam olmadığı türden bir hissiyatla gitarın tellerinde sallandırıyor insanı. Bu yarı epik yarı pastoral şahesere şans vermediyseniz eğer başlangıcı şu sözlerle yapabilirsiniz: “Eğer bu büyük manzara tanrı dediğiniz şey ise.. Tanrı ölmedi.”
Uzun yıllardır paylaşımını yapmadığım, yapmaktan kaçındığım bu özel grubun şarkılarında ilham aldıkları filmlerden kesitlere yer vermeleri de değinilmesi gereken önemli noktalardan biri. 2008 yılında The White EP’de konsept şekilde karşımıza çıkacak olan bu sinematik kesitleri The Mantle’ın 7. şarkısı olan The Hawthorne Passage‘da görüyoruz. Ölüm temasının işlendiği şarkının ortalarında imgesel karamsarlığın başarılı anlatıcısı Ingmar Bergman’ın Det sjunde inseglet’inden bir kesit kulaklarımıza çalınırken; sonlara doğru ise sürreal yönetmen Alejandro Jodorowsky’nin Fando y Lis’inden etkileyici bir pasaj eşlik ediyor şarkıya. Bunun üzerine daha fazlası da söylenemezdi sanırım.Bundan 10 yıl önce, bir siteden albümünü edindiğim ve o gün bugündür kıymeti daha da artan The Mantle benim için incelemesi en zor albümlerden biriydi. Sanırım sahnede izleme şansımızı 2016 yılında John Haughm’un tükenmişlik sendromunu öne sürerek dağıttığı Agalloch ile kaybettik ve albümün son şarkısı olan A Desolation Song ile avunmak zorunda kaldık. Agalloch’un ilk günden beri şarkılarında kullandığı klasik gitarlar ve müziksel tatminin sözlerle desteklendiği bu albüm sanki kendisi hakkında ne yazılırsa yazılsın az, ne düşünülürse düşünülsün yetersiz gelecekmiş gibi hissettiriyor bana. Her şarkının birbirinden güzel olduğu ve bir örtü gibi bizi sardığı bu albüm için belki de tek yapmamız gereken kendimizi ritimler arası duyguların akışına bırakmaktır. Belki de “Bizler dünyanın yaraları ve büyük soğuk ölümüyüz”. Kim bilir?