Boşluğun seni yutacak ve ilkel karanlık her şeyi soğuracak.
Dünya karanlık dönemin ortalarında gezmeye devam ederken müzik ise ondan beslenmeye ve taze meyvelerini vermeye devam ediyor. Bunlardan biri de son zamanlarda Black Metal dünyasında adından sıkça söz ettiren İzlanda’dan çıkan Progressive Black/Viking Metal grubu Frummyrkrið. İlkel karanlık anlamına gelen Frummyrkrið, geçtiğimiz ay çıkan Dauðans Myrkri ile kalabalıklığın içerisinden kafasını kaldırıp, kendini belli ediyor.
Geçtiğimiz yıl Árstíðir lífsins, Sólstafir, Dynfari gruplarının albümleriyle metal müzik içerisinde ismini daha da ön plana çıkaran İzlanda, soğukluğunun verdiği yetkiye dayanarak bünyeleri diri tutmaya devam ediyor olacak ki halihazırda müzik hayatına devam eden gruplara eklenen yeni gruplarla varlığının güçlü kanıtını ortaya koyuyor. Frummyrkrið de bu yenilik ve kaotik düzende kendisine yer buluyor.
Üç kardeşin bir araya gelerek kurduğu Frummyrkrið, dört şarkıdan oluşan albümün açılışını aynı zamanda albüme ismini veren Umlukinn dauðans myrkri ile yapıyor. İzlandiklerin düzensiz ritimlerine ve deneyselliğine aşina olmakla birlikte albümün ilk şarkısını dinlediğimde resmen beynim alınıp başka bir yere bırakılıyormuş gibi hissettim. Post Black şeklinde giriş yapan şarkının devamında sanki genç grup kendinden ve yaşadıkları coğrafyadan bahsetmek isterlermişçesine kara topraklarına atıfta bulunarak sürekli ölümün ilkel karanlığı anlamına gelen “Frummyrkrið dauðans myrkri” cümlesini tekrarlıyor; Tanrılardan gelen üstün teknolojik aletlerle kuşatılacak toprakları ve fantastik Viking temasını güçlendirici sözleri ekliyorlardı. Bu yönleriyle daha önce aşina olduğumuz bir takım işlere göz kırpsalar da asıl kopmayı 5:40’taki solo ile gerçekleştiriyorlar ve şimdiye kadarki alışıldık kısmı solo ile farklı bir noktaya çekiyorlardı.
Boşluğa düştüm anlamına gelen Ég Féll niður í tómið, sert temposuyla müziğin açılışını yaptığında devamına eklenen clean vokallerle ilk şarkıya ortak olduğunu düşündürse de, hatta ilk şarkının bölünmüş devamına benzer tonlarını ortaya koysa da 4:44’te giren synth ile durumu değiştiriyor. Bu kısımdan sonrası Psychedelic Rock örneklerini aratmayacak kadar güçlü şekilde ilerliyor ve grubun hiçbir açık bırakmayan kısmını bütünüyle destekliyor. Birinde Black Metal diğerinde Psychedelic Rock icra edilen iki salonun ortasında durmuşsunuz da iki müziği de beyninize eşit şekilde bölüştürüp, ortaya yeni bir şeyler çıkarıyormuşsunuz gibi farklı geliyor.
Benim için İzlanda her zaman dünya üzerindeki münzevi yalnızlığı ile varlığını korumaya çalışan bir ülke. Volkanik patlamaları ile hatıra gelmesinin yanında yeryüzünde ayak izinin en az olduğu bölgelerden biri olduğu konusunda kuşku götürmeyecek derecede net bir tutum izliyor ve bu tutumu (bilinçli olmasa da) karanlığın ve soğukluğun içerisinde bir yerlerde müzikleriyle gösteriyor. Bu ülkede doğmuş herhangi bir grubun temayı müziğe geçirmemesi bana güç geldiğinden belki de Frummyrkrið İzlanda yalınlığı içerisinden Black Metal’e kendi bakış açısını yüklüyor ve Frosinn í algleymi ile temasını işlemekte gecikmiyor. Akustik gitarlara işlenmiş flüt ve çan sesleriyle Black Metal gruplarının hiç de yabancısı olmadığı Neofolk’a göz kırpıyor. Frosinn í algleymi bu yönüyle yağmur sesleri ve gök gürültüleri arasından albümü iki kısma ayırıyor ve bu geçişi yaparken de es verdiriyor. Böyle devam etseydi de itirazım olmazdı doğrusu.
Yazının başına geri dönüyor ve ilk cümlelere doğru açılıyoruz. Frummyrkrið mun gleypa allt yağmur seslerinden sonra olaya epik tatta yaklaşıyor ve tıpkı Batushka’yı anımsatan tanrısal bir vokalle açılışı yapıyor. 17 Dakikalık bu şarkı albümün kapanış şarkısı olmasının yanı sıra grubun ismini duyurmasında da önemli bir rol oynuyor ve sakinliğin ortasındaki göz alıcı volkanik patlama şeklinde kendisini gösteriyor. Frummyrkrið mun gleypa adı gibi karanlığıyla bir şeyleri haspetmeyi görev ediniyor olacak ki bitişi de tekrarlı bir bütünlükle sağlıyor.
Dauðans Myrkri ile gelecek albümleri için umut vadeden Frummyrkrið, albümünün içerisine Black Metal çerçevesinde olması gereken şeyleri oldukça iyi sıkıştırmış ve hatta üzerine bile koymuş. Her şarkıda karşımıza çıkan farklı temalar ve şarkı aralarına sıklıkla dahil olan synthler durumu başka bir forma sokuyormuş gibi görünse de, bu genç adamların yeniliklerinden ve henüz ilk albümleri olmasının heyecanından geldiğini düşünüyorum. Özellikle albümün hem düzenlemesini hem de kapak tasarımını yapan Ignacio Elías Rosner‘in lavlardan ve yıldızlardan oluşturduğu Odin temasına diyecek yok. Neredeyse senenin ortasına geleceğiz ve yine neredeyse yılları unutacağız. Bazen müzikle zamanı yakalayacak bazen de İzlandalı Frummyrkrið tarafından karanlıkla çevreleneceğiz. İyi dinlemeler.