Kauan – Ice Fleet
Kauan – Ice Fleet

Fin görünümlü Ruslar soğuk sulara iniyor.

Ender olanın içindeki heyecanın boyutları giderek katlanıyordu. Yollar giderek uzuyor, mevsimler giderek birbirlerine geçiyorlardı. Kuşların sesinden hiç alışıldık olmayan tınılar duyuluyor, bu sesler yağmurun sertliğinde yön değiştiriyordu. Kısacası zaman, yazıldığından daha hızlı geçiyordu. Ve yine aynı zaman, bir noktada sabitleniyordu. 

Daha önce de olmuştu böyle. Bir şey için heyecanlandığımda karnıma ağrılar giriyor, evin içinde oradan oraya yürüyor, biraz oturacak olsam hemen iki ayak üzerinde gelişmişliğimi gösteriyordum. Ya yeni bir yolun heyecanı ya da görünmeyen bir dünyanın gizemi bana tüm bunları yaşatıyordu. Üstelik ikisi de birbirine açılıyordu. Denizin altına açılan kapılardan ulaşılan Kauan Ice Fleet gibi. Bugün ve yarın ve sonraki gün buradayım; buz filosunun soğuk tonlamalarını dinlemek, kayıp dünyanın gizemine erişmek ve zamanı dondurmak için. 

Son yıllarda daha çok Post Rock türünde örnekler veren Kauan için bir ülke belirtmeye gerek var mı bilmiyorum. Grubun beyni Anton Belov dışındaki diğer grup elemanlarının Ukrayna doğumlu olmaları ve hayatlarının bir kısmını bu iki ülke arasında dönüşümlü geçirmelerinden sonra şimdilerde Estonya’da sabitlenmiş durumdalar. Yani hep soğuk iklimdeler, soğuk iklimin himayesi altındalar, soğukluk soluyorlar. Fince şarkı isimlerine ve sözlerine sahip Ice Fleet de iki önceki albüm olan Sorni Nai etkisinde bir noktadan geliyor.

Sorni Nai’de kar izleri görüyoruz, Dyatlov Geçidi’nde çözülememiş gizemleri. Kaiho’da suyun derinliğini ölçüyor, karabataklar gibi batıp çıkıyoruz. Ice Fleet’te ise kaybolan gemimizi, kaybolmamış yüzleri arıyoruz. Zaman içerisinde yutulmuş, bundan 91 yıl önceki yaşamı. Konuyla ilgili olarak grubun vokali ve aynı zamanda kurucusu Anton Belov henüz albüm çıkmadan önce bizlere beş kısımdan oluşan bir açıklamada bulunmuş ve olayın ana hatlarıyla konsept albüm haberini vermişti. Albümün yayınlanan ilk iki single’ı Raivo ve Maanpako ise tek başlarından isimden bahsettirecek ve albüm içerisine işlenerek bütünlüğü sağlayacaktı. Öyle ki, her Kauan albümünde olacağı gibi şarkı isimlerini dinlerken hatırlayamayacak ama şarkıyı duyguları ile hatırda tutacaktım.

Enne

Bundan üç, dört gün önceydi, rüyamda kendimi Ice Fleet’in mavi sularının içinde bulmuştum. Deniz anaları plankton görünümündeydi ve ışıklarını etrafa yayıyorlardı. Gördüğüm anda vurulduğum kapağın mavi fırça darbelerindeki gibi yansıyıp duruyorlardı. Gemim batmış mıydı? Bilmiyorum. Ama eğer bir gemim olsa Enne ile serin sulara açılır ve göz takibinden çıkana kadar ilerlerdim sakince, bunu biliyorum. Ayrılıklar nasıl olursa olsun hep bir hüzün içerir. Otobüse atlayan bedende de aynı izler hakimdir, kıyıdan uzaklaşan gemide de. Kısacası konu nesne ya da özne değildir. Konu ayrılığın ta kendisidir. Sözlerin yerini melodiler almıştır çoktan. Albümün enstrümantal şarkısındaki Enne’de de durum böyle. Sessizlik ve gözden kayboluşla başlıyor her şey. 

İlk albümlerinde daha sert vokaller ve gitarlara sahip Kauan, kendisini kanıtladığı Sorni Nai ve Kaiho ile daha yumuşak bir zemine iniş yapmış gibi görünse de hedef değiştirme konusunda hakkında tahmin yürütülmesini pek sevmiyor olacak ki Ice Fleet ile bu iki albümden daha sert bir dönüş yaptı. Yapay seslerden daha çok doğal sesler kullanmayı seven Kauan’a göre gürültü yalnızca doğadan olmalıydı, organik. Tıpkı Sorni Nai’deki yoğun karga sesleri gibi Ice Fleet’de de ahşabın ve dalgaların hakim olduğu sesler ön planda olmalıydı. Adım atarken ayaklarımızın altımızda eriyen tahtaların sesleri müzikle karşımıza çıktığında anlam kazanmalı, yoğunlaşmalıydı. Üzerinde seyre daldığımız gemi dalgalarla kendinden geçmeli, boğulmalı, kaybolmalıydı.

Bir şeye sahip olma düşüncesinden çıkıp olunan şeye karışma düşüncesine girdiğimizde ne kadar gemiyiz? Taistelu. Kavga. Suyun ilk hırçın darbeleriyle gözden kaybolunca tanışıyorum. Kavgam devam ediyor, ettikçe ediyor ve bir sürgünde olduğumu anlıyorum. Maanpako. Sürgün. Ve ben inatla bu kelimeyi Maankapo olarak yazmaya devam ediyorum. O da deprem demekmiş. Her zoraki hareket de bir deprem yaratmıyor muydu? Her şeyden önemlisi gemim hırçın dalgalarla batıyor muydu? 1:50! Acının hazzını yaşıyorum. Çatırdayan ahşaplardan duyulan sesler meğer kayboluşun sesleriymiş. Anton benim kadar umutsuz olmasa gerek. Dalgınlığa mahal vermeden öfkeli vokallerini savuruyor. 

Maanpako

Kutsu. Çağrı. Farkındayız her şeyin ve şimdi birilerine ulaşmak gerek. Koca denizde yalnızız ve göz gözü görmüyor. Batma ve boğulma çağrısına ihtiyacımız var ama karşılık alamıyoruz. Batıyoruz. Raivo. Öfke. Umudun olmadığı yerde an ve anın olduğu yerde öfke vardır. O öfke öyle büyüktür ki, kendisini yıkanları asla unutmaz ve unutturmaz. Eğer bir şeyden korkulacaksa bu Raivo’nun etkisiyle olmalı. 

Albümün yayınlanan ilk şarkısı Ravio’yu dinlediğim ilk anda henüz bir gemi olduğumun farkında değildim. Alışkın olduğum ama aynı zamanda da bilmediğim bir tür sertlik vardı bu şarkıda. Kendi başına anlamı olsa da bütüne yayınca, Kutsu ve Ote arasında anlamımı bulmuş ve 6:18 ile önce buzları kırmış sonrasında da yumuşatmıştım. 

Artık batıyorum, ayırın beni. Anton öfkeli, Alina sakin ve duygulu, ben ise su alıyorum. Beni bekleyenler artık geride kaldı ve geri dönüş yolları yosunlarla kaplı. Dalga sesleri duyuluyor ama kıyıdan değil, suyun derinliklerinden gelen birkaç klavye notası ile içine çekiyor. Suyun kenarında olmaktan daha cezbedici şey suyun içinde olmaktır ve yine kıyıya varmaktan daha huzurlu olan ne varsa elimden alınmıştı. Batıyordum.

Hauta. Mezar. Sesin çıkmadığı noktada ölüler seyre dalıyordu ve o ölüleri kimseler görmüyordu, yıllar boyu. 00:48 sonrası kırılma ve hatırlanma anı olarak işliyordu. Son bir haykırış kadın sesinden yükseliyor ve kimse kimseyi duymuyordu. Ote’den izlerle Enne’ye geçiş yapıyor ve başa sarıyorduk, bir döngüdeydik. Gemim karaya mı vuruyordu? Biliyordum. 

Hauta

Konsept albüm olarak karşımıza çıkan Ice Fleet, Kauan’ın 9. stüdyo albümü. 1930’lu yıllarda Rusya’nın Tiksi bölgesinde aristokratları taşıyan bir geminin kalıntılarını 1990’lı yıllarda bulan bir başka keşif gemisinin seyir defterinden okuyor, dinlliyoruz. Olay gerçek mi yoksa sadece hikaye mi konusu çok tartışılsa da, hatta 1990’lı yıllarda bununla ilgili o zamanların Sovyet Rusya’sının Bilim ve Hayat dergisi için konuya dair makale hazırlanmış olsa da kaynaklara ulaşmak oldukça zor. 50 cm’den daha yüksek ağaçların yaşamadığı bir yerde, bedenlerinde hiçbir deformasyon olmayan insanların varlığına ulaşmak olayı kurguya çevirmesine rağmen bu hikaye (işin içerisinde Sorni Nai gerçeğini de düşününce) çok da güç gelmiyor.

Son altı yıla ayda bir geri dönüyorum ve her şeyin kökeninde bir Kauan görüyorum. Şarkılarının hangi isimlere ait olduğunu bilmediğim, hepsinin birbirinin peşine halatlarla bağlandığı bir dünya burası. Kar üzerinde ayak izlerinde ne kadar Sorni Nai görüyorsam, bitkinliğin gölgesinde Kaiho ile nasıl dinleniyorsam, nisan ayında da Ice Fleet ile o kadar kar yağdırıyorum. Ve Kauan, hiçbir gruba benzemeyen şekilde homojenize tatlar sunarak; doğanın acımasızlığında, yaşamın kaosunda bir müzikal şölen şeklinde dahil oluyor hayatımıza ve senenin benim için en heyecan verici işini koyuyor ortaya. Buzların kırıldığı noktada etrafa saçılan ahşap tozlarıyla Ice Fleet şimdiden benim için senenin en iyi albümü… İyi dinlemeler.

Yazar

Overview

Söz
85 / 100
85%
Müzik
90 / 100
90%
Prodüksiyon
95 / 100
95%
Kapak Tasarımı
95 / 100
95%
91

Kauan – Ice Fleet” üzerine 4 yorum.

  1. Atilla Çelik diyor ki:

    Mükemmel bir inceleme yazısı olmuş. Tam beklediğim gibi ve halatlar gibi birbirine bağlanan parçalar ve ifade ediş yöntemi. Ve tabii ki benliğine ait hissedişlerin aynen aktarılması. Bu da senin kendi orijinalliğin ve kendine has tarzın.

    İmzanızı rica edebilir miyim?

    Sorni Nai ve Kaiho batağına saplandığım aylar boyunca, bu albümün çıkacağını öğrendiğimde büyük bir heyecan dalgasıyla kaplanmıştım. Albümden ilk olarak Raivo parçası paylaşıldığında ise kesif bir karanlığın, öfkenin, darbelere maruz kalan geminin ve nihayetinde son iki albümden daha sert ve acımasız bir işin bizi beklediğini tahmin etmiştim.

    Ne zaman Sorni Nai dinlesem karı getiren ben, adı üstünde buzdan ibaret olan bir albümün çıkış tarihinin Nisan ayına denk gelmesiyle “ben şimdi karı nasıl getireceğim?” diye kendime sormuştum. İlginçtir ki albüm çıktığı gecenin ertesi sabahı albümü büyük bir keyifle dinlerken metrodan inip yüzeye çıktığımda ise Ote çalıyordu ve göstergeler 4:18’i gösteriyordu. Yürüyen merdiven bedenimi yüzeye çıkardı ve hafifçe yağan bir kar karşılamıştı beni. Ice Fleet beraberinde Nisan karlarını, bahar karlarını getirmişti. Bu yönüyle albüm hayatımın en keskin anılarından birine ortaklık yapmış, bu albümde bir büyü var dedirtmişti.

    Sorni Nai’de adımladığımız karların sesini duyarken, Kaiho ile kadife bir örtüyle kaplanmış gibi okyanusun ve doğanın doğal sesleri içinde yaprak gibi hafifçe süzülürken, her iki albümde uzun soluklu kullanılan vokallerle efsunlanırken, Ice Fleet ile vokaller geri plana itiliyor, müziğin doğallığı ön plana çekiliyor ve öfkeli anların sert, pas ve demir tadını aldığımız melodilerle daha sert darbelerin izlerine maruz kalıyorduk.

    An itibariyle benim gönlümde de Empyrium – Uber Den Sternen ile birlikte yılın en iyi albümü.. An itibariyle diye yazmama bakmayın; gönlümde özel bir yeri olan Kauan bu yerini kaybetmez.

    Yanıtla
    1. Cansu Bogatu diyor ki:

      Yorumun için çok teşekkür ederim Atilla 🙂

      Kauan’ın bizim gibi hassas ama bir o kadar da dayanıklı zihinlere ne ifade ettiğini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Kendimi bir gemi, kaptan, yolcu, seyir defteri olarak gördüm. Bazen de rotayı belirleyen dümen oldum.

      Soğuk sulardan gelen hisli karakterlerin insanı konumlandıramayacağı yer yok. Her şey serin sulara inmekle başlıyor..

      Yanıtla
  2. Black Thunder diyor ki:

    Öncelikle yayın hayatınızda başarılar dilerim. Sitenin ilk resmi incelemesinin böyle bir albüm ile yapılması çok hoş olmuş.

    Albüm ilk andan itibaren beni içine çeken, kalitesini suratıma tokat gibi vuran, yılın en iyi albümlerinden biri olan ve sene sonu listelerinin gediklisi olacağını belli eden ve hissettiren, klas bir iş ortaya konulmuş. Daha önce hiç Kauan dinlememiştim, Ice Fleet hakkında yapılan yorumlar sonrasında dinledim ve o yorumlarının haklılık paylarının ne kadar yüksek olduğunu gördüm.

    Yanıtla
    1. Cansu Bogatu diyor ki:

      Çok teşekkür ederim Bahri 🙂 Açıkçası yazmakta olduğum üç, dört tane farklı türlerde albümler olsa da önceliği Kauan’a vererek aynı gün içerisinde iki heyecanı birden yaşamak istedim.

      Kauan’ı bilen seven insanları çok da şaşırtmayan bir albüm Ice Fleet. Belli bir dengeyi koruyorlar bu yüzden. Henüz Ice Fleet etkisi geçmemişken (sanırım yıllar boyunca da geçecek gibi görünmüyor) bir sonraki albüm düşüncesi damarlarımdaki basıncı şiddetlendiriyor..

      Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir