Mart ayında Eylül’ün düşüncelerinden bahsedemez miyiz gerçekten? Bundan ne kadar eminiz? Eğer bu bir düşünceyi düşlemekse, hiç de zor değil. Tıpkı şu anda benim yaptığım gibi. Sadece eylül hakkında değil, diğer birçok mevsimi de dahil ederek düşlüyorum Les Discrets’nin 2010 yılında çıkardığı Septembre Et Ses Dernières Pensées albümünü.
Les Discrets’nin bundan tam olarak, günü gününe 10 yıl önce çıkardığı Septembre Et Ses Dernières Pensées, günümüzde aktif olarak konuştuğumuz Alcest ile birlikte Fransa’nın melankolik takımını ayakta tutan albümlerden biri olma özelliğine sahip. Ayrıca Fursy Teyssier öncülüğünde kurulan ve diğer bir grubu Depresif Black Metal temalı Amesoeurs’a göre daha melankolik tonda devam eden Shoegaze/Post Rock topluluğu Les Discrets’nin de kariyerlerindeki ilk albümü. Evin gizli sığınağı gibi huzurlu ve hüzünlü gelen Septembre Et Ses Dernières Pensées cümlelerimin asla yeterli gelemeyeceğimi düşündüğüm yoğunluktaki albümlerden biri olmasının yanı sıra müzikleri arasındaki dengeyle anlayışlı ve bağışlayıcı da geliyor bana.
Dinlemeye başlamamla istemsizce on yıl öncesine gittiğim ve nerede, ne yaptığımı düşünmeye başladığım albüm, 1:27’lik intro L’Envol Des Corbeaux ile açılırken ben hala anımsamaya çalışıyordum bir şeyleri. Mesela hava nasıldı? Sonrası ise uzun bir yolculuk. On yıl geriden şimdiye yürümek, bazen dağları görmek, onlara şarkılar yazmak, bazen de zeytin ağacı altında hayal kurmayı sağlayacaktı elbet. Bunları yaparken de hep ayrılık taşıyacaktı yanında. L’échappée gibi. Bu muazzam girişli müziğin bana ne hissettirdiğini ifade edemeyip düşünsem de neyi düşündürdüğünü tam olarak anlamayıp yine aynı şekilde hissederim. 2:24’te giren gitarlarıyla birlikte yarım yamalak anlamaya çalıştığım şarkı sözleri müzik ile aramızdaki köprü gibi. Eminim Les Discrets için de grubu ilk stüdyo albümleriyle dinlemek isteyenlerin daha önce dinlemedikleri bir türle aralarındaki köprü gibidir.
Albümdeki tek ingilizce isme sahip Song for Mountains, yolculuk boyunca alçalıp azalan dağlara benzer ritmiyle ve harika şarkı sözleriyle hep bir adım önde durmak ve fark edilmek istiyor sanki. Aslında bunu o kadar da başarılı yapıyor ki şarkı sözlerinin müzikle olan uyumu beni olduğum yerden koparıp pastoral temalı ama hüznün de hiç eksik olmadığı bir romana koyuyor. Bu yönüyle Song of Mountains ve Septembre Et Ses Dernières Pensées bir anlamda insana kendi dünyasını kurma hakkını tanıyor. Müzikler bizim düşünsel simülasyonumuz değil de ne? Tıpkı Sur Les Quais gibi, Septembre Et Ses Dernières Pensées gibi. Audrey Hadorn’un çocuksu ve naif sesiyle belirginleşen puslu hava, düşünceyi besleyecek gerekli ortamı sağlıyor.
Fursy ve Alcest’ten tanıdığımız Neige’nin eş zamanlı yürüttükleri diğer grubu Amesoeurs’un Black Metal tarafı her ne kadar Septembre Et Ses Dernières Pensées albümüne dahil edilmemeye çalışılmış görünse de bazı şarkılarda bundan kaçamadığını gösteriyor. Woods of Ypres’in A Meeting Place and Time şarkısının başına benzetmekten kendimi alamadığım Effet de nuit iki gündüz arasına sıkışmış gece gibi öfkesiyle direniyor ve Agalloch benzeri klasik gitar kullanımıyla birlikte yine kardeş grupları Amesoeurs ve Alcest’ten tanıdığımız Winterhalter’ın davullarında hayat buluyor. Bu yüzden bir bakıma Les Discrets demek Amesoeurs demek, Alcest demekse Les Discrets. Zincirin birbirinden ayrılmaz halkaları gibi birbirlerini hemen ele veriyorlar.
10 şarkıdan oluşan Septembre Et Ses Dernières Pensées (oldukça da uzun bir albüm adı, bravo), içindeki hiçbir şarkıyla es geçilemeyecek nitelikte başyapıt albümü. Fursy’nin kömür çizim ile yaptığı albümün kapağı da grubun şarkılarındaki karga figürünü (karanlık betimlemesi içinde) temsilen albümün gidişatına en uygun biçimde görsel hafızamıza güzel birkaç kare kazandırıyor. Bu karelerden birinde de sonbahar rüzgarıyla yaprağın savruluşunu en acıklı haliyle anlatan Chanson d’autumne yer alıyor. Albümü ilk kez dinleyenlerin dikkatini çeken L’échappée ve Song for Mountains gibi şarkıların aksine ilk dinlediğimde gitar tonlarına kapılarak, albümün en sevdiğim şarkılarından biri olmuştu bu şarkı. Fursy nasıl hayal etti bilmem ama ben yağmur tanelerini belirsizce savuran rüzgarın içinde yavaş adımlar görüyorum.
Biliyorum çok uzun bir yazı oldu. Hakkında hep bir şeyleri tam hissedip eksik dile getirdiğimi düşündüğüm albümler beni mental anlamda çok zorluyor. Bir noktadan haksızlık yapmak istemesem de Les Discrets’nin bundan tam olarak, günü gününe 10 yıl önce çıkardığı Septembre Et Ses Dernières Pensées bütün bunlara karşılık serin ve içten bir cevabı olduğu çok açık. Une matinée d’hiver, bittiğine üzüldüğünüz bir filmin sonundaki buruk ama umutlu müzik gibi, ya da bir yerden ayrılırken sizi tebessümü ile serin ilkbahar sabahıyla “Bir Kış Sabahı”nı beklerken birbirine kenetlip uyuyan ve uyanınca sizi uğurlayan eller.