Onu bunu bırakalım da ay ışığı altında gecelerce süren zaman zaman neşeli bazense hüzünlü ve içten bu seslere kulak verelim. Çünkü böylesi çok ender gelir.
“Katılmak zorunda olduğunuz, belki de öleceğinizi bildiğiniz bir savaşa nasıl katılırsınız?” sorusunun tüm ruh hallerini barındıran cevaplarını 2005 çıkışlı Verisäkeet albümünde bulmanız mümkün. Savaşa çağrı, dökülen kanlara ağıt, insanın çaresizliği, başı dönmüş dünya çıkmazı. Moonsorrow bu ve bunlardan çok daha fazlasına baştan sona güç ve ihtişam dolu şekliyle yanıt veriyor bu albümde. Bir gün bir devle karşılaşsam korkum fiziksel yetersizliğimden olurdu. Fakat bir gün beni cümleleriyle allak bullak eden biriyle karşı karşıya gelsem bunun bir adı, tarifi olmazdı. İşte Verisäkeet benim gözümde böyle bir başyapıt. Verisäkeet’ten 2 yıl sonra çıkaracakları V: Hävitetty albümlerinde de aynı havayı korumayı başarmış bir grup Moonsorrow. Şimdi nereden başlayacağımı, nasıl ilerleyeceğimi bilmeden yola düşüyorum.
Moonsorrow beni şaşırtmayan gruplardan bir tanesi. Ne bir düşüş ne bir sapma. Her tarafı ağaçların kuvvetli dalları tarafından sarılmış bir ormanda belirsiz ama doğru yol gibi. Bol ama asla gereksiz olmayan enstrüman kullanımları, kökene sadık kalınan ama aynı zamanda çok yönlülük kazanmış söz ve taşkın vokalleri, uzun şarkıları ile bir başyapıt. Verisäkeet havanın yavaş yavaş kararmasına benzeyen bir albüm aynı zamanda. Ve bu albüm henüz gündüzün koyuya çalmamış hafif grimsi tonunda Karhunkynsi ile açılışı yapıyor. Moonsorrow derinliğini inemeyenler için bu şarkı tam bir Folk Metal şarkısı olarak gelecektir. Belki bir Fintroll ya da Korpiklaani oynaklığında olmasa da en azından daha güçlü enstrüman kullanımıyla klasikleşmiş havadan pek uzak düşmüyor. Kivenkantaja albümü sonrasında bir geçiş noktası oluşturan bu şarkıda arada kullanılan Mouth harp ile birlikte Folk’un bütünlüğü korunmuş, günahkar bedenlerin sözleri bertaraf edilmiş gibi.
Kükreyen ağızlardan ve sapı kalın mızraklardan sonra dümenimizi Haaska‘ya doğru kırıyoruz. Karşılaştığımız koca dağ karşısında karanlığın tarifi imkansız bir hal kazanıyor. Önceki albümlerinde mitolojik tarafı Folk temasıyla işleyen Moonsorrow Verisäkeet albümüyle daha belirgin bir karanlığa geçtiğini Haaska ile bize gösteriyor. Tin whistle ile birlikte şarkı sonunda mouth harp kullanımının göze çarptığı bu şarkı karanlığın öncesindeki gün sonu çığlıkları gibi. Üstelik bu henüz başlangıç!
Karanlık anlamına gelen Pimeä, Moonsorrow’un en özellerinden. Diğer şarkılara göre daha depresif, gitar ve bateri ağırlıklı bir şarkı. Sorvali kardeşlerin burada adeta coştuklarını söylemeliyim. Özellikle Ville Sorvali’nin iç parçalayıcı çığlıkları karanlığın içine başka bir kapı açıyor. Adeta epik bir müzikal zirve Pimeä. Pagan/Folk Metal ötesinde Black Metal‘in depresif kısmına vurgunun fazla olduğu bir destansı ağıt gibi. Bizler korunaklı evlerimizde hayat üzerine monologları peşi sıra sıralarken Moonsorrow Pimeä ile gerçekleri bir iki cümleyle tokat gibi çarpıyor. “Bu dünyada hiçbir şey yok. Yalnızsın, nerede olduğunu bilmiyorsun” derken gerçeklik kuyusundan iç dünya cehennemine kafasını uzatıyor ve kendi gerçekliğimizle başımızı döndürüyor.
Dokuz dünyaya birden haykırasım var! Biri Moonsorrow lafı etse aklıma gelen ilk şarkıdır Jotunheim. Vahşi ormandan yankılanan kuş sesleri ve akustik gitarlı girişiyle albümün en zengin şarkısı olarak karşımıza çıkıyor. 19 dakika boyunca sıkılmadan dinlenecek bir içerikte. Az biraz teknik bilgim varsa da Moonsorrow bana bunu Jotunheim ile unutturup, adeta hallaç pamuğuna çeviriyor. Koro vokalleri, folklorik enstrümanları ile düşeni kaldırıp sakinleştiriyor ve tekrar kanını alevlendiriyor. Yüce dağlar bölgesinin ve elbette Moonsorrow’un zirvesi. Yürüme mesafesi kadar kısa ama hayal dünyası kadar geniş. Kuş cıvıltılarından, yanan ateşe ve oradan da Kaiku’ya yol bulan bir yamaç.
Savaş ve yıkım sona erdi. Şimdi babalarımızın şarkısı yankılanabilir. Ateş başında boynuz kadehlerimizden içtiğimiz şarapla eşlik edebiliriz. Kaiku içeriğindeki yanan odun sesleri ve arkasındaki kuş cıvıltılarıyla bir yaşamın sonunda başka bir yaşamın varlığını anımsatıyor. Akordiyon, gitar, tin whistle eşliğinde eşsiz bir kapanış şarkısı. Yorulduk ve biraz dinlenmeyi hakettik minvalindeki Kaiku insanın içindeki kamp güdüsünü tetiklemekte.
Şöyle bir toparlayacak olursam; Moonsorrow’un Verisäkeet’i benim asla dinlemekten bıkmadığım, her dinlediğimde başka bir dünyanın havasını soluduğum, kalabalığın tatsızlaştırmadığı, anlatması zor bir klasik. Ayı pençesinden leşe, karanlıktan zirveye ve sonunda yankıya dönüşen bu albüm insana dağlarda tek başına yol aldırıyor. Karanlıkta uzanılan toprak. Rüzgar var sonra, uğultular, ulumalar, odunların çıtırtısı, ateş. Folk/Pagan kısmı sizi yanıltmasın. Destansı bir yolculuk var burada.