October Tide – In Splendor Below

Uzun gün yağmurlarıyla hayatıma giren bu grubun yine uzun bir gecede beni ele geçirmesine tanıklık edeceksiniz. Öncelikle kemerlerinizi kontrol ediniz lütfen.

Günlerdir hatta tam anlamıyla aylardır bekliyorum bu albümün çıkmasını. Ve sonunda tam da bu gece bünyeme zerk olmuşken anlamlandırayım tüm içimden geçenleri. Doom Death Metal’in bence en önemli temsilcilerinden biri olan October Tide, sanırım bu gruba hayran birçok insanın hayatına Katatonia ve Jonas Renkse sayesinde girmiştir veya sonradan farkına varmışlardır. Her neyse. Sonuç olarak bilinen gerçek; müzik kariyerlerinde 25. yılı 6. albümleri In Splendor Below ile taçlandırmış oldukları.

Aslında October Tide’ın In Splendor Below’u benim korkularımı bir anlamda gün yüzüne çıkarmayı ben gizleyemesem de başaran bir albüm oldu. Sanki içimden bir ses bana hep grubun Rain Without End ve Grey Dawn bunalımından ve duygusallığından uzak düşeceği türünde bir paranoya sağlamıştı. Tabi buna October Tide’ın albümünü yayınlamadan öne sürdüğü I, The Polluter ve Our Famine‘nin etkisinin büyük olduğunu söylemem gereksiz sanırım. Beklenti, umudun iki kolu. Hangi taraftan gideceğinin sakin belirleyicisi gibi. Yeniliğe açık fakat duygusal farklılaşmaya hazır olmayan bir taraf gibi. İşte şimdi, gerçek In Splendor Below’a geçiyorum.

Albüm October Tide’ın ilk yayınladığı şarkı I, The Polluter ile açılışı yapıyor. Açıkçası single olarak yayınlandığı zaman yüzümü buruşturmuştum. Fakat kendimi önyargıdan kurtardığım vakit arkadan öne doğru gelen gitar tınılarının beni mutlu ettiğini görüyorum. Bunun için bir defa dinlemek yetmiyor o yüzden. Tekrar ve tekrar. Bu sonra sizi ikinci şarkıya yani We Died in October‘a atacak ve melodisiyle kalbini çalacak, sabırsız olmayın. Gerçi bu albümü bir sonbahar esintisinde dinlemek vardı. Belki de yazdan da sıcak mayıs günlerinde kalbimizi serinletmek için geldi, bilinmez. Ne de olsa müzik, insanın kendisini uyandırmak isteyeceği bir mevsimin kapısını aralamanın şifresi değil de nedir?

Daha önce albümlerinde İsveççe sözlere yer vermemiş kuzeyli abilerimizin son albümlerinde ister istemez dikkatimi ismi isveççe fakat içeriği ingilizce olan şarkıları Ögonblick av nåd çekti. Açıkçası bu şarkının girişi benim agresif tarafımı öylesine destekledi ki bir tür aşk -nefret ikileminde sallandırmakta gecikmedi şahsımı. Belki de grubun kanımca en vasat albümleri Winged Waltz havasına soktuğundan böyle düşündüm. Sonuçta iyiyi bulmak için önce kötüye düşmeliyiz.

Bence albümün en başarılı şarkılarından biri şüphesiz ki Stars Starve Me. İlk albümü dinlediğimde tekrardan bu şarkıya dönmek için diğer şarkılara başta haksızlık yaptım, kabul ediyorum. Fakat yanılmadığımı düşünüyorum.

Stars Starve Me

Benim için Doom Death Metal gruplarında en önemli nokta iyi kullanılmış ritim gitarların önünde tok bir brutal vokal. October Tide bu konuda her ne kadar dalgalı bir seyir izlese de Tunnel of No Light‘tan itibaren vokal konusunda Alexander Högbom ile istikrarı sağlamış görünüyorlar. Açıkçası ben Rain Without End albümündeki Jonas Renkse ve A Thin Shell ‘deki Tobias Netzell’in vokallerini daha çok beğensem ve ilk October Tide temasına daha yakın bulsam da Alexander Högbom’ın da başarısını göz ardı edemem. Zaten grubun kadim dinleyicileri grup elemanlarından, logosuna bir çok alanda grubun yenilendiğine tanık olduklarından bu durumu çok da hayretler içinde karşılamamışlardır. Giderek daha da artan teknik tarafları biraz içimi burksa da grubu Jonas ile kuran ve o gün bugündür götüren Fredrik Norman’ın da adını anmamak olmaz. Genelde October Tide’ı bugüne getiren şarkı girişlerinde kalbinizde delik açan benzersiz melodileri sağlayan kişiden bahsediyorum. Rain Without End albümünün ilk şarkısı 12 Days of Rain bunun en bilindik örneği. Bu yüzdendir ki ne zaman yeni albüm çıkarsalar ilk aradığım ton hep bu oluyor. Ne zaman Fredrik Norman da ben gidiyorum der işte o zaman bir şeyler değişir -ki bu hiç de düşünmek istemediğim bir düşünce.

Guide My Pulse belki de eski October Tide’a en yakın parçalardan biri diyebilirim. Fredrik’in A Thin Shell albümünden The Custodian of Science tadındaki girişine oldukça yakın hissiyatta. Sonunda kavga başlasa da ara ara yine geçmişi gözümde canlandırmadı değil. Ayrıca burada Alexander’ın “Does she remember me? Let her remember me.” (3:28) deyişi bana feci halde Saturnus vokali Thomas Jensen’i hatırlattı.

Guide My Pulse

Sonuç olarak belki Dan Swanö yapımcılığında hazırlanan bir Rain Without End yakalayamayacağız ama en azından bu albüm bize October Tide’ın kendi içindeki çıkmazı aralayan yeni bir Winged Waltz da sunmayacağının kanıtı gibi. Uzun gün yağmurlarıyla başlayan yazım yine uzun günler boyunca kendisini temellendirdi. Son albüme bulaşan teknik aslında bir anlamda bizi dünyanın duruşundan pek de uzak düşürmüyor. Sanki geçmişin karanlık perdesini aralamışlar da yeni dünyaya merhaba diyorlar albümde. Benim favorilerim; We Died in October, Stars Starve Me, Guide My Pulse. Bütün albümün yanında karışıkta da aklıma sızmasını bekleyerek 3 yılın (istatiksel olarak) geçmesini bekleyeceğim. Ve şimdi yıkım başlasın.!

Yazar

Overview

Değerlendirme
80 / 100
80%
29
1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir