Rome – Masse Mensch Material

Rome – Masse Mensch Material

Sürekliliğin habercisi. Bir albüm düşünün; kendisinden sonraki birçok albümün hammaddesi olsun. Çok eski bir grup değil aslında Rome. Havası her ne kadar 1980-1990 arasındaki yükselen Martial Industrial Neofolk grupları gibi gelse de onlar 21. yüzyıl buhranının başlarında kendisine yer buldular bu camiada ve sevildiler. Bunda ana etken olarak da Lüksemburg gibi kritik bir bölgeden yükselmelerinin (bu sayede birçok dilde şarkı sözü yazabiliyorlar) yanı sıra Jerome Reuter’ın lirik şarkı sözü yazma becerisinin etkisi de oldukça yüksek. Berlin EP’sini saymazsak grubun; Nera ve Confessions D’Un Voleur D’Ames sonrasında 2008 yılında çıkardıkları 3. albümleri Masse Mensch Material. Her şarkının hem edebi hem de müzik anlamında oldukça yoğun olduğunu söyleyebilirim. Bazen albümler içerisinde bazı şarkılar ön plana çıkar ve kişi albümü tekrar açtığında bir an önce kendisini o şarkılardan birinde bulmak ister. Şansı yaver giderse de zamanla birkaç gözden kaçan şarkı da kulübe dahil olur ve albüm rafta yerini alır. Fakat “Masse Mensch Material” için bunu söylemek, albüme, gruba büyük haksızlık olur. Nitekim bu albümdeki şarkıların hepsi grubun düzenli olarak her sene çıkaracağı albümlerin içten habercisi gibi. 

Rome içli bir grup. Bir şeyi yapmış olmak için yapmakla, hissederek yapmak arasındaki farkın oldukça bilincinde. Bunun için sağlam materyalleri var doğrusu. Albümde sonraki yıllarda giderek artacak olan politik ifadelerinin öncesinde, sanki insanın siyasi, varoluşsal, soykırım ve savaş sonrası buhranının yoğun sentezini ele alıyorlar. Üstelik bunu doğru notadan basıyor ve kan akışında ani dalgalanmalara sebep oluyorlar. İşte bu dalgalanma albümün ilk şarkısı Sonnengötter ile başlıyor. Sanki çeşitli mitlerdeki tanrıları selamlıyor gibi, sakinliğin baş döndürücü etkisinin altından yükseliyor sesler. Bir zamanla sınırlandırmak istemesem de buz içine hapsolmuş güneş tanrılarının iç çekişleri gibi. Sonrasında fısıltıyla gelen bir ses: Masse Mensch Material.

Der Brandtaucher grup ile tanışmama öncelik etmiş şarkılardan olduğundan daha bir önemli hale geliyor. Martial ritimle girişin sonucu adeta kendine dönüşle sonlanıyor ve kendisini bedenin kritik noktaları arasındaki sinir hatlarını titreten Das Feuerordal‘a bırakıyor. Şarkı isimlerinin Almanca fakat sözlerin İngilizce olması ve arada Almanca, Fransızca pasajlara yer verilmesi albümü daha da sağlamlaştırıyor. Bir kelimeyi doğru seslerle söylemenin gücü Jerome’un sesinde şahlanıyor. Wir Götter der Stadt şimdiye kadar olan şarkıların Rome tarafından bir ara özeti gibi. Sentez; sağlamlığın temeli, hassasiyetin karşısındaki duvar gibi. Sormadan edemiyorum; bu sözler yazılırken, akılda bunlar yavaş yavaş dolaşırken biz ne yapıyorduk?! Anıların, acıların, sorgulamaların üzerine koruyucu kılıf adeta. Bu şarkıda beni tuhaf şekilde çevreleyen şeyin altlardan bir yerlerden gelen Goth Rock etkileri olduğunu söylemek de pek yanlış sayılmaz.

Kriegsgötter

Gece mutsuz uyuduk ve  sabahına çaresiz bir kızgınlıkla uyandık. Die Nelke tam bu hissin merkezinde elinde asasıyla oturuyor. Bir profesyonelin ağzından hiç bu kadar güzel zavallılaşmamıştık doğrusu (we are pathetic). Die brandstifter‘a gelince sanki bir Looney Tunes karakteriymişim gibi hissediyorum. Fakat tüm bunların yanında bana bir şarkı seç ve onunla Rome’u özdeşleştir deseler şüphesiz Kriegsgötter‘i seçerdim. İktidar eleştirisinden, geçmiş savaşın sürüklediği yığın toplum, çıkışı bulamamak ama aramak hepsi birleşmiş adeta burada.

Wir Moorsoldaten aslında Rome hakkında fikirlerin netleştiği şarkılardan biri. Şarkının sonundaki Almanca sözler yüzünden bir çok insan, Rome’u apolitik kısımdan çıkarıp, nazi yanlısı olarak nitelendirse de onlar, naziler tarafından katledilen Hans Scholl’den alıntıladıkları “Es lebe die freiheit!” cümlesi ile durumun aslında sanıldığı gibi olmadığını belirtiyorlar. Grubun vokali Jerome, kendisi ile yapılan röportajlardan birisinde “siyasi bir grup olarak görülmek istemiyoruz” demiş olsa da 2016 yılında çıkardıkları The Hyperion Machine albümündeki The Secret Germany (For Paul Celan) şarkısı ile bu konudaki fikrinin biraz değişmiş olabileceğini söylemek mümkün. Neue Erinnerung‘a gelince. Hakkında söyleyebileceğim tek şey; berrak nehirlerin görkemli bir denizi oluşturduğu.. 

Neue Erinnerung

İşin özü; altı çizilecek şarkı sözlerine sahip, birden fazla enstrümanın doğru notalarla birleştiği, saatlerce dinlenesi dingin bir ses ve bütünüyle karanlık atmosfere bürünmüş bir albüm dinlemek isteyenler için doğru yerde olunduğunu söylemek yanlış olmaz. Masse Mensch Material grubun mihenk taşı olma özelliğine sahip, bir doruk noktasıdır ve varoluş buhranlarının merkezine oturmaktadır. Sırf bu yüzden bile herkesin içinde biraz kızgınlık varsa şayet az da olsa Rome bulunması olası.

Yazar

Overview

Değerlendirme
90 / 100
90%
90

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir