2024 Listesi

Fikir edinmeye ihtiyaç duyuyoruz. Müzik, bir insan, bazen bir nesne, bazen de gelecek yıl. Geçen yıl son gün yayınladığım ve her yayına açışımda başka bir heyecan duyduğum sene sonu listem, bu sene de aynı heyecanı sağlıyor sağlamasına ama buruk bir şekilde. Senenin ortalarına doğru geçirdiğim ve artık eski ben olmayacağımı bana tüm şiddetiyle hatırlatan kaza sonrasında uzunca bir süre aktif elimi kullanamamak benden yaklaşık yarım sene çaldı ve daha ne kadar çalacağını bilmediğim başka bir seneye girerken fikir edinmeye ihtiyaç duyduğum tek şeyin yeni bir yılın getirecekleri ve oraya savrulana kadar benimle gelen müziklerde saklı kalacak olduğu gerçek.

Eksikliğin başka bir tarafı güçlendirdiği aşamalarda kuşkusuz yanımda olan en güçlü şey müzikti. Yeni albümlerle birlikte sıklıkla eskilere daha çok döndüğüm bir yıl oldu. Yılın yarısından sonra, ameliyat ve anestezinin de etkisiyle tekrar ve daha güçlü şekilde varlığını hissetmek istediğim için kulaklarımdan eksiltmediğim dark folk, neofolk, martial ezgilerle birlilte zaman zaman öfke patlamalarıma eşlik eden metal türevleri ile bu savaşta ayakta kalabildim. Güzel konserler izledim, kötü konserler izledim. Sanırım kötüler iyilere ezici bir üstünlük sağladığı için, gelecek yıl ülke sınırları içerisinde düzenlenecek hiçbir konsere bilet almadım ve almayı da uzunca bir süre düşünmüyorum. Körlerle sağırların birbirlerini ağırladığı, birkaç insan dışında çoğunluğun birbirini eylediği, kötüye kötü dendiği için birilerinin kalbinin kırıldığı ortamlar artık tat vermiyor. En önemlisi müzik büyüsü kötü ses sistemleri ve iş bilmez organizatörlerin elinde köreltiliyor. Bunca kötü arasında memnuniyet de aslında her yönüyle neden böyle bir süreç yaşadığımızın göstergesi.

Yazmak istediğim ve yarım kalan onlarca incelemeler, hayata geçemeyen derlemeler, verilmiş ve yerine getirilememiş sözler… Zor da olsa edindiğim güç ile en azından listemi yayınlayayım dediğim bu yıl, tüm geri bildirimleri ve kötü anılarıyla geride kalsın. Dünyayla aram giderek açılsa da, insanlarla paylaşacak çok az şeyimin kaldığını hissetsem de kendimle bu açığı kapatmaya ve kendime hatırlatmaya elimden geldiğince devam edecek ve boşluğun başımı döndürmesine izin vereceğim. Evergrey’in de dediği gibi: “Emptiness is something I’ve noticed is a great source of beauty and happiness.”

Not: Bu sene içerisinde birincim diyeceğim albüm yok, dolayısıyla birincilerim var. Listedeki albümlerin hepsi tekrar tekrar belirli aralıklarla kendilerini dinlettiler ve dinletmeye de devam edecekler.

Bonus: Counting Hours – The Wishing Tomb

Bu yaşam duygudan çalıyor ve Counting Hours onu yerine koyuyor. Bir tür denge tutturuyoruz birlikte. Dört yıl önce çıkan The Will albümünün üzerine daha kararlı şekilde gelen The Wishing Tomb, senenin başında da çıksa etkisini çok daha uzun süreler devam ettirecek bir albüm. Kıdemli müzisyenlerin kaygısız işçiliği de diyebiliriz.

Finlandiya, Melodic Doom/Death Metal, Ardua Music

15- Ulvik – Last Rites | Dire Omens

Neofolk ve atmosferik black metal sentezi mi? Daha ne isterim?! İki kişiden oluşan Kanadalı grup Ulvik’in, senenin ortalarına doğru çıkan albümü, hazmedilmesi başta zor olsa da dinlendikçe açılan bir yapıya sahip. Otantik enstrümanların yer yer kullanımıyla zengin ve tatmin edici yöne sahip.

Kanada, Atmospheric Black/Neofolk, Avantgarde Music

14- Iterum Nata – From the Infinite Light

Hexvessel ile yollarını ayırdıktan sona yoluna tek başına devam eden Jesse Heikkinen’in projesi Iterum Nata, dördüncü stüdyo albümüyle bu senenin en akılda kalıcı pasajlarını bizlere sunuyor. Sene içerisinde sık sık elimin gittiği From the Infinite Light, yoğun, mistik ve bu zamanda doğan ama bu zamanı yaşamayan bir albüm.

Finlandiya, Psychedelic Folk/Progressive, Nordvis

13- Hail Spirit Noir – Fossil Gardens

Kendine has sounduyla cemiyetteki yerini Fossil Gardens albümüyle daha da sağlamlaştırdı Hail Spirit Noir. Alışılmışın dışına çıkmak isteyenler için psikedelik etkileşimli kaliteli bir black metal albümü. Ayrıca biraz kültür kimseyi öldürmez.

Yunanistan, Progressive/Psychedelic Rock/Black Metal, Agonia Records

12- Panzerfaust – The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion

Kanadalı black metal icracıları Panzerfaust, The Suns of Perdition serisinin dördüncü albümünde de yine konsanstre işler sunmayı başarıyorlar. Dinlerken sağlam kafanın sağlam vücutta bulunması gereken albümlerden biri. Yoksa benim gibi bir yerlerinizi kırıp, aylarca kendinize gelemeyebilirsiniz. Hoş, bu albümle de gelemiyorsunuz.
Panzerfaust 2- 0 Cansu.

Kanada, Black Metal, Eisenwald

11- Ulver – Liminal Animals

Bazı albümleri dinlerken sanki çok uzun zaman önce yayınlanmışlar gibi geliyor. Ulver de Liminal Animals albümüyle bu hisse sahip. Son üç-beş albümdür daha da artan synth kullanımı, Garm’ın eşsiz sesiyle bir eksikliği ortadan kaldırıyor. Eksiklik demişken ağustos ayında hayatını kaybeden grubun klavyecisi Tore Ylwizaker ile albümün buruk bir yan taşıdığı da gerçek.

Norveç, Electronica/Synthpop, House of Mythology

10- John Haughm – 46​°​59’15​.​9″N // 120​°​32’15​.​4″W: The Devil​’​s Coil

Agalloch vokal ve gitaristi John Haughm’un Nomad Üçlemesi’nin sonuncusu olan The Devil​’​s Coil albümü, deneysel ve çeşitli enstrümanların kullanımının yanında kendi içerisinde derin ritüelistik izler taşımakta. Çoğu zaman iç dünyamızda dönen ve anlam veremediğimiz seslerin enstrümanlarla yeni bir forma kavuşmuş hali gibi. Diğer iki albümündekine benzer tonlamalarıyla güzel bir kapanış albümü.

ABD, Experimental/Ambient, Dämmerung Arts

9- Sun Vessel – A Seed Fallen To Earth

Artık dark folk sularında kolay kolay yeni balıklar yetişmiyor. Hal böyleyken her yenilik içerisinde heyecan barındırıyor. Avustralyalı tek kişilik proje olan Sun Vessel, o eski neofolk hissini doğa, savaş ve melankoli ekseninde harika bir şekilde dinleyicisine geçiriyor.

Avustralya, Neofolk

8- Nachtmystium – Blight Privilege

Metal müzik camiası içerisinde tartışmalı bir pozisyonda bulunan Nachtmystium, hakkındaki tüm negatifleri nötrleyecek bir albümle tekrardan bu işin bir parçası olduğunu gösterdi. Şahsen, her türlü kavramı eleştiren ama söz konusu kendilerine geldiğinde mangalda kül bırakmayan sözde metal kitlesi ile ortak görüşe sahip değilim; başından beri Nachtmystium’un yaptığı müziğin geri kalan kişisel problemlerden uzak tutulması gerektiğini düşündüm ve her zaman da müziğine saygı duydum. Blake Judd’un ayakkabıları bizlere göre dar mı yoksa geniş mi kaçar bilmem ama bana “nasıl müzikler sana yaşadığını hissettiriyor” diye sorsalar ilk sıralarda Nachtmystium’un adını telaffuz ederim.

ABD, Experimental/Psychedelic Black Metal, Prophecy Productions

7- Evergrey – Theories of Emptiness

Evergrey ile olan maceramız devam etmekte. Her albümde bambaşka duygu geçişlerine izin verdiği yetmezmiş gibi bu sene ortalarında çıkan Theoris of Emptiness albümüyle de bunun üzerine kat çıkmış durumda. Lezzetli bir lokmanın damaktaki etkisi gibi, bittikçe tekrardan tüketmek isteği uyandırıyor.

İsveç, Progressive/Power Metal, Napalm Records

6- Odium Humani Generis – Międzyczas

Bu sene Polonya’dan çıkan sayısız black metal albümü içerisinde beni en fazla heyecanlandıranlardan biri Odium Humani Generis’in Międzyczas albümüydü. Black metal içerisine zaman zaman dokundurulmuş post-punk, synth pasajları türün kendi içerisine sıkışıp kalmasının önüne geçmiş. Gürültülü ve bir o kadar da duygusal albüm.

Polonya, Black Metal, Malignant Voices

5- Selbst – Despondency Chord Progressions

Bir şarkının ya da albümün doğadan bir temayla iç içe geçmesi ne kadar da eşsizdir. Bozuluşunu bile adından alan bir ortamda yapay olan hiçbir şeye yer yoktur. Selbst albümü de benim için tam olarak böyle. Mükemmel tonlamaları ve kusurlarıyla ilk anlamını akla getiren bir doğa olayını tanımlıyor. Ağacın dalları üzerinde zıplayan bir kuş ve giderek kuruyan dallar. Mevsimler geçiyor ama müzikte mevsim hep bildiklerimiz kadar.

Venezuela, Black Metal, Debemur Morti Productions

4- Ulcerate – Cutting the Throat of God

Bir diğer sağlam kafa bulunması gereken albümlerden biri de kuşkusuz Ulcerate albümü. Ruh halindeki çatlaklara dolan ve zamanla donup, şekillenen çimento kütlesi gibi bir albüm. 2024 içerisinde hatırlanacak ve yayınlandığı andaki heyecanıyla bu yıla geri dönme isteği oluşturacak işlerden biri ve belki de en acımasızı.

Yeni Zelanda, Avant-garde/Technical Death Metal, Debemur Morti Productions

3- Forndom – Mo​þ​ir

Bir Forndom albümü yılın hangi döneminde çıkarsa çıksın insanı şaşırtmaz ve şaşırtmadığı gibi o enfes bambaşka tatlarını sunar. İsveçli Ludvig Swärd’ın projesi Forndom, Mo​þ​ir ​albümünde yine İsveçli başka bir müzisyen olan Thomas von Wachenfeldt ile birlikte kuzeyin pastoral temasını hakkıyla işlerken bizlere ise dinleyip, uzak diyarların özlemini çekmek kalıyor.

İsveç, Dark Ambient/Neofolk, Nordvis

2- Hauntologist – Hollow

Müzikal anlamda bu yılın sürprizi bana göre Polonya metal sahnesinden geldi. Mgła, Over the Voids… gibi gruplardan bildiğimiz iki isim Darkside ve The Fall’un bir araya gelerek kurduğu Hauntologist, Hollow albümüyle adeta yeryüzü bölünmesi yaşattı. Gürültülü şekilde değil, vurmadan ve kırmadan. Sovyet buhranı gibi tamamen kendi içinde olacak şekilde bir ayrışma. Albüm kapağına baktığımız zaman da bunu görüyoruz. Basitlik aslında bizim özendiğimiz yaşamlarımızın gecesi ve gündüzünün ilk saatleri. Yalınlıktan korkuya inen bir tokat gibiydi Hollow. İşin iyi yanı, böyle bir albümün tam da bu sene çıkmış olması ve işin kötü yanı, bu albümün başka bir yıl daha çıkamayacak olması. Albümü dinlemeye başladıktan sonra karşılaştığım ve bir bütünlük sağladığını düşündüğüm Mark Fisher‘ın “Hayatımın Hayaletleri” kitabından Hauntoloji bölümünden bir alıntıyla bu kısmı noktalıyorum.

“Zamanın küçük köşelerinden sızdığını tespit edebiliyorum. Tamamen ayrı hiçbir şey hissetmiyorum. Bir noktasında her şey bir başka şeyin içine sızıyor. Asıl önemli olan yerleri bulmak. Yavaşça hareket ediyorlar. Sürükleniyorlar. Bunu sadece tesadüfen yapabilirsiniz. Bilerek yapmaya kalkıştığınızda her zaman başarısız olursunuz. Sadece anımsadığınız zaman, sadece o zaman bir an için gördüğünüzü fark edeceksiniz. Biriyle konuşurken veya başka bir şey düşünürken. Dikkatiniz dağılmışken. Sadece bir ipucu, bir parıltı, bir gölge. Çok sonra, anımsayacaksınız. Aslında neden olduğunu bilmeden. Anlaşılması zor çevresel duyumsamalar bir araya toplanır. Uzun bir ritmin bir parçası tanınmaya başlar. Gizli frekanslar ve şehrin gelgitleri. Tesadüfün geometrisi.”

Polonya, Atmospheric Black Metal/Post-Rock, No Solace

1- Hamferð – Men Gu​ð​s hond er sterk

Normalde böylesine güçlü vokale sahip olup, onu da müzik içerisinde baskın kaçmadan enstrüman gibi kullanmak zor olsa da Hamferð bunu harika şekilde yaparak senenin en güçlü ve tok albümlerinden birine imza atıyor. Kapağından sözlerine her detayıyla muhteşem bir albüm.

Bu sene aynı vokalle ortamı sarsan bir diğer grup olan Iotunn‘un Kinship albümünü de eş dost kontenjanından şiddetle öneriyorum. O kadar ayrıcalığımız da olsun.

Faroe Adaları, Melodic Doom/Death Metal, Metal Blade Records

Burada bitmedi!

Yerli piyasada da harika albümler çıktı. Bunlar içerisinde üç tanesine yer vermek istedim. Özellikle yıllar sonra gelen Kargalar albümüyle birlikte yurt dışında giderek tanınırlıkları artan Ductape ve Bipolar Architecture albümleri dinlemekten keyif aldığım işler arasındaydı.

Kargalar – Dünyanın Sonundan Manzaralar

Ductape – Echo Drama

Bipolar Architecture – Metaphysicize

Yazar

1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir