:Huzursuz spektrum müzik:
Bana hala 2019 hiç bitmemiş gibi geliyor. Ne zaman dinleyecek bir şeyler arasam sayısız örnek arasından elim hep geçen senenin albümlerine gidiyor. Bunlardan biri de sene içerisinde hakettiği değeri gördüğünü düşünmediğim İngiliz Post-Metal topluluğu Latitudes’un Part Island albümü. Eğer siz de sene bitmemiş gibi hissediyorsanız şayet gelin birlikte bu güzel ve kıyıda köşede kalmış albüme ve gruba biraz daha yakından bakalım. Ne dersiniz? Hayır bir cevap değil.
Benim için yol ne kadar güzelse yolda keşfettiğim albümler de o denli anlamlı ve özel oluyor. Bir gün eve dönüş yolunda hiç planda yokken karışıkta çalmaya başladı Latitudes ve albümün ilk şarkısı olan Underlie ile uyumaya hazırlanan bünyemi uyandırarak, kendine doğru çekti. Sanırım bir köprünün üzerinden geçiyorduk. Mevsim de ilkbahar sonu, yaz başlangıcına doğru depresif tattaydı. Havaya uyan şekilde ortama dahil olan müziğiyle ve sonra şarkının beklemediğim hamlesiyle nedir ne değildir bu adamlar diye araştırmaya koyuldum. Ve şimdi büyük bir zafer kazanmışçasına coşkumla buradayım.
Post-Metal adından da anlaşılacağı üzere hayatımıza son yıllarda daha fazla ortak olmuş ve kendini hissettirmiş bir tür. Her ne kadar Part Island atmosferik tarafı yüksek bir Post-Metal örneği olsa da bir ada kıyısını döven dengesiz ritimleriyle birlikte türüne kısmen sadık bir hat çiziyor. Ayrıca 6 şarkılık ve yaklaşık 45 dakikalık içeriğiyle de dolu dolu bir müzik zevki yaşatıyor. Kendilerinin deyişiyle ilk defa her şarkının vokalle harmanlandığı bu müzik bir adanın devinimini anlatan metalik duygusal güç niteliğinde.
Diğer albümlerinde müziğin kendini daha baskın şekilde ortaya koyduğu Latitudes, 4. Albümleri olan Part Island ile kendilerine has bir tarz yakalamış durumda. Duygusal ve pişmanlıkla dolu sözler synth ile birleşerek etkisini artırıyor ve bu da albümü spektrumu yüksek bir klasmana sokuyor. Zaten ilham aldıkları isimlere bakınca durumu kavramak güç değil. Rush’ın bateri modellemesinden, Neurosis’in tremolo gitarlarına ve Blut Aus Nord’un atmosferine kadar iç içe geçmiş, hissiyatı yüksek bir müzik olduğunu söyleyebilirim. Eğer biz bu türe genel olarak metal diyorsak Latitudes için çok daha başka bir şey bulmalıyız.
Her şeyden biraz içine dahil eden ama asla karışmayan Latitudes, Part Island albümünde zaman zaman karşımıza Shoegaze temasıyla da çıkıp Followness şarkısı ile göz kırpıyor. Albümdeki hiçbir şarkının kalitesini es geçemesem de bu şarkının beni The Great Past ve albüme adını vererek, kapanış hamlesini yapan Part Island kadar heyecanlandırmadı. Ama diyorum ya (hep bir ama vardır) her dinleyişte yepyeni bir yönünü keşfettiğim bu albüm, sürprizlerle dolu. 6 şarkıyla bu kadar zengin içeriği nasıl sağladıklarına her defasında şaşırıyorum. 4 yıl önce çıkardıkları Old Sunlight albümüne olan benzerliği ile Part Island duygu durum bozukluğuna sebep olacak kadar karmaşık ama bir o kadar da net bir duruşa sahip.
Kapağıyla kalbimi fetheden Part Island öngörülemezliği ile bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor ve kendi dünyasına katılmamızı bekliyor. Her defasında yeni bir noktadan yakalanan ama asla emin olunamayan bir gidişatta olan albümün aslında bize yakalanmayan bir bütünlüğü var. Belki bir ada, belki de derinliğini kestiremediğimiz bir okyanus. Sözler yalnızca vokal Adam Symonds’ın varışı kolaylaştıran somut yumuşak çığlığı gibi. Müzik ise keşfedilmeyi bekleyen bir dünya temsili.