Suldusk – Lunar Falls

Bu senenin başlarında çıkan ve çıktığı günden bu yana dönüp dolaşıp dinlediğim, dinlerken bir çöküş mü yaşıyorum yoksa toparlanıp ayağa mı kalkıyorum bunun farkına varmak için yazıya aktarmayı sürekli ertelediğim Suldusk‘ın Lunar Falls albümününün sırasının geldiğini düşünüyorum. Farkındayım, biraz uzun ve okuması soluklu bir başlangıç oldu. Aynı benim albümü dinlerken hissettiklerim gibi. 

Önce şöyle bir girizgah yapmam gerekirse Suldusk’ın bu senenin ortalarına kadar Emily Highfield’ın tek kişilik projesi olduğunu görüyoruz. Neofolk/Dark Folk hatta kendisinin de katkılarıyla Blackgaze olarak icra ettiği müzik içerisinde Suldusk, çığlık atmadan ya da üst perdeden sesini konuşturmadan, deyim yerindeyse sakin, buğulu ama öfkesini yıkıcı vokalleriyle sağlayan bir proje. İlk kez dinleyenlerin 2016 yılında vefat eden Trees of Eternity vokali Aleah Starbridge’i anımsayacakları neredeyse kesin. Gerek şarkı söyleme konusundaki dinginlikleri gerekse albümdeki The Elm şarkısının Trees of Eternity’nin Sinking Ships şarkısından uyarlanmış olması Aleah’ın ardından sığınalacak yeni limanın rotası gibi. 

Bana kalırsa Suldusk kendine has bir tarzda şarkı yapsa da ara ara devreye giren brutal vokal ve metal enstantenelerinden kaynaklı türdaşları sayılabilecek Sylvaine ve Myrkur gibi kadın vokalli diğer oluşumlarla bir tutuluyor. Akustik gitar ile başlayıp, seyri değişen ve insanı adeta hallaç pamuğuna çeviren kapanışıyla senenin en iyi işlerinden birine imza atan Suldusk bu benzetmelere uzak olduğunu kendi dilinde gösteriyor. 10 şarkıdan oluşan ve yaklaşık 45 dakika uzunluğa sahip bir albümün böylesine kolay akabilmesi ve tekrar tekrar dinlettirebilmesi, 2019 yılında çıkan sayısız başarılı albüm içerisinde kendisine hatırı sayılır bir yer ediniyor. Şarkılardaki belirgin enstrüman kullanımı ve Emily’nin sesinde olgunlaşan melodiler arası geçişler albümün beni ele geçirmesindeki en önemli etken. İtiraf etmeliyim ki genel janr içerisinde beni kendisine çeken çok az kadın vokal varken Suldusk’ın bunu o huzurlu bütünlüğüyle sağlaması tarifsiz. 

Senenin en çok dinlediğim albümlerinden biri olması bir yana her dinleyişte beni bambaşka atmosfer içine hapseden şarkılarıyla Lunar Falls, enstrümantal bir parçayla açılışı yaparak Dark Folk yönünü daha ilk şarkıdan bünyeme enjekte ediyor. Kuzeyde ıssız, kimsenin adını bilmediği ve patlamayı bekleyen bir yanardağ sessizliğiyle orada tüm gücüyle duruyor ve ne yapmamız gerektiğinden öte ne yapmamamız gerektiğini bize gösteriyor sanki. Emily’nin Agalloch temalı akustik gitar girişli ve tıpkı John Haughm gibi fısıltılı vokalleriyle başlayan Solus Ipse, imgesel ifadeleriyle yangından ve etrafa yaydığı ışıktan kaçışı simgeliyor. 

Solus Ipse

İtiraf etmeliyim ki albümü dinlerken bazen şarkıların isimlerini birbirine karıştırdığım oluyor. Bu da albümü özümsemekten mi yoksa şarkıların birbirine benzerliğinden mi diye düşünüyorum ve ilk seçeneğin bana yakın olduğunu görüyorum. Öyle ki uslu şekilde akan su kalabalığı birden yere uzaklığı belirsiz bir mesafeye kendini bırakıyormuş gibi hırçınlaşabiliyor. Clean vokallerinin yanında iyi bir brutal vokale de sahip olduğunu düşündüğüm Emily, naif tavrını sabırıyla bozan bir patlama yaratıyor ve Aphasia örneğiyle albümün sarsıcı vuruşunu yapıyor. Eğer bir acı dile getirilecekse böyle getirilmeli! Ne de olsa bir tür beyin hasarı. 

Albüm kapağından pastoral ve aynı zamanda melankolik izler taşıdığını gösteren Lunar Falls, her şarkının ayrı ayrı kaleme alınması gereken, Sovran Shrines ile harika kapanışa ve yaratıcılığa bir albüm. Eğer bir esinlenme varsa da bu başka hiçbir şarkıyı hatırlatır türden gelmeyecek kadar başarılı bir sentez. Yalnızca hep akustik şekilde başlayıp sonunda artan melodiler dışında birkaç şarkıda ters şekilde giriş olsaydı buna da itiraz etmez, aksine kendi ezberimden çıkardım. Bununla birlikte şimdi merakla tam bir grup formu kazanmış Suldusk’ın 2020 yılında neler yapacağını merakla bekliyorum. Belki bundan çok daha başka bir albüm ile karşı karşıya kalırım bilmiyorum, bu ihtimali hatırlamakla birlikte unutmayacağım şeylerden biri de nisan ayında çıkan ve dördüncü mevsimini de içinde yaşatan Lunar Falls’un benim için senenin albümlerinden biri olduğu gerçeği. Belki ay düşecek ve gündüz gelecek, belki ağaçtan düşecek ve toprakta yeşerecek, bazen sisin içinden kendine düşecek insan. Öyle bir albüm işte. 

Yazar

Overview

Değerlendirme
95 / 100
95%
95
2

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir